
Son yılların en sıcak ve kurak yaz dönemi geride bırakılırken değişik illerden susuzluk haberleri de peş peşe gelmeye başladı.
Yıllardan beri iklimsel sıkıntılar ve artan su sorunu konusunda yapılan açıklamaları duymayan kulaklar, görmeyen gözler son günlerde bir panik havası ile açıklamalar yapmaya başladılar.
Türkiye’nin coğrafi olarak su fakiri bir ülke olduğu gerçeğini görmezden gelenler ilk başlarda kendilerinden olmayan partilerin yönettiği kentlerde barajların kuruması ve su sıkıntıları karşısında keyif olurken kuruyan baraj haberleri tüm yurdu sarmaya başladı.
Allah’a şükürler olsun ki Türkiye’nin çölü olan Aksaray ve Konya Ovasında susuzluk sıkıntı olarak kabul görmediği için bizde şehrin tek kanalına bakarak “yüzde 15 kalmış dikkat” diyerek bir uyarı yapılmış.
Allah razı olsun ya o da yapılmadan “olmayan suyumuz da bitti” deseler ne yapardık?
Yıllardan beri beklenen tarımsal su yatırımında bir arpa boyu yol alamazken elimizde kalan son içme suyumuz da sıkıntıya girmiş gibi görünüyor.
Ne diyelim bizler daha fazla tasarruf yapalım ve o yüzde 15’lik bölümü koruyalım ki tatlı su çeşmelerinden sabahlara kadar boşa akıtılan sular akmaya devam etsin.
O çeşmelerin başında çoğunlukla servis araçları ile halk otobüslerini köpürte, köpürte yıkayanlar biraz daha özgürce araçlarını köpürtmeye devam etsinler.
Daha az su kullanalım ki tatlı su çeşmelerinden beleşe doldurdukları ve kul hakkı dolu olan damacanalar ile bahçe sulayanlar sebzelerini keyif ile yemeye devam etsinler.
Çok daha fazla tasarruf yapalım ki kenar mahallelerdeki ablalarımız, bacılarımız halılarını, kilimlerini ve yünlerini bu çeşme başlarında çok daha özgürce yıkayabilsinler.
Aylardan beri bu konu yazılmasına rağmen bu israf aynı şekilde devam ederken yine çiftçilerin bekledikleri tarımsal su projesi konusunda da gazete sayfalarındaki haberler ile 2 STK başkanının çağrısından başka taştan ses çıkarken şehirden “tık” çıkmıyor.
Nasıl olsa birileri duayen meslek büyüğüm Hikmet Recep Turan’ın dediği gibi Aksaray sevdalısı olarak markalaşmaya çalışıyor.
Aksaraylıların dertlerini o kadar iyi biliyor ve o dertlerle o kadar dertleniyor ki Aksaraylılar bu dertlerini hatırlayıp da üzülmesinler diye hiç gündeme getirmiyor.
Ayda, yılda bir DSİ önünde veya makamında verilen ziyaret pozları ile şehrin ağızına sürülen “balın da tadı bozulmaya başladı artık” desek bizde olmadığımız sıfatlar ile itham ediliriz ama ne diyelim gerçekten artık balınız da, sahte ve kopya şovlarınız da tat vermiyor.
Bu şehrin öncelikleri konusunda ebediyete intikal eden büyüklerimizden Rasim Gül’ün mücadelesine devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın diyorum.
Allah bu şehrin insanlarına verdiği sabır gücünün birazını da bu ile atanan bürokratlara güç olarak verse bu şehir bam başka bir yer olmaz mı???
Yorum Yazın