
Yaz ayının son günlerine yaklaşırken ilimiz genelinde düğünlerde son hızla devam ediyor.
Geçtiğimiz ay durağan olan düğün salonları son haftalarda dolup taşarken yeni yuva kurmaya kalkan çiftler de bu ekonomik koşullarda deyim yerindeyse “hayatta kalmaya” çalışıyorlar.
Düğün alışverişi, mobilya, beyaz eşya, takı, kına ve düğün salonları derken edilen masrafın sınırları her geçen yıl daha da zorlanır hale gelmeye başladı.
Hele bir de bu tören gününü gücü olmamasına rağmen gövde gösterisine çevrilirse işte o zaman düğün sonrası girilen ekonomik sıkıntı nedeniyle kısa sürede aile birliği de dağılıp gidiyor.
İlimiz genelinde devam eden düğünlerde geçmişte de yaşanan sıkıntılar bu yılda hiçbir değişime uğramadan devam ediyor.
-Şehrin her noktasında yola atlayarak kazalara davetiye çıkartan ve verilen bahşişleri beğenmeyince konvoydakilere küfürler edip taşlar atan çocuklar,
-Kuaförlerde alınan anormal ücretlerin ardından bahşiş diyerek kapıları kapatanlar,
-Anormal kiraların ödendiği düğün salonlarında düğün esnasında damadı, babasını ve sağdıcını adeta haraca bağlayan çalışanlar,
-Gidilen her yerde, her ortamda saçma sapan şekilde kapıların kapatılarak açtırılmaya çalışılması bu evlilik birliğinin temellerine dinamit döşüyor.
Bu konularda kimse gelenek, görenek gibi kavramlarla savunmaya geçmesin.
Bahşiş verilir, zorla alınmaz.
Zorla alma boyutuna geçiliyorsa bunun adı artık haraçtır.
İşte tam da bu yüzden ben yazının başlığını Bahşiş mi? – Haraç mı? şeklinde koydum.
Daha yakın zamanda bir düğünde şahit olduğum bahşiş rezaletinde; Düğün salonlarında sözde kesilmesi için getirilen maket pastaya bıçak sürdürerek sözde geleneklerimizi sürdüren ve on binlerce lira para almasına rağmen yapılı pastayı bile veremeyen düğün salonlarının kıymetli ve en kalifiye bahşiş ustası cebine konan parayı beğenmeyince bir daha istedi, rezil olmayalım diyen düğün sahiplerinin durumundan faydalanan bıçakçı başı doymadı bir daha, yetinmedi, bir daha, “Nasıl olsa veriyorlar” dedi bir daha ve her seferinde cebine biraz daha para girdi.
Bunun adı da ne yazık ki gelenek oldu.
Bir bıçakçı, bir sazcı, bir kameracı, bir düğün salonlarının çalışanları, kuaför çalışanları, her sokakta mesai yaparcasına çoğu aileleri tarafından bekletilen çocuklar, artık işi bahşiş boyutundan çıkartarak haraç boyutuna sokmuşken evlenecek çiftlerin ve ailelerinin ceplerindeki son kuruşu bile almanın “Allah’ın emri olduğunu düşünenler salon çıkışı da durdurulamıyor.
İnsanların misafirleri içerisinde rezil olmamak adında yüzleri gülerek sizlere verdikleri ve adına bahşiş dediğiniz haraçlar artık gelenek, görenek boyutundan çıktı.
Bahşiş verilen güzel hizmetin ardından gerekli görüldüğü taktirde verilen ek ücrettir.
Bunun bedelini ve şeklini de sizler değil o düğün sahipleri belirlerler.
Artık düğün yapacakların on binlerce lira ödeme yaptığı salonlardaki sözleşmelerine bu konuları da yazdırmaları gerekiyor.
Özellikle bayan kuaförlerinde yapılan pazarlıklarda da bu konunun gündeme getirilmesi ve zorla alınmaya çalışılan bahşişin kuaförün ücretinden kesilmesi gerekiyor.
Kısaca ve özetler artık düğün yapacakları soyup zor duruma sokmak yerine onların işlerini kolaylaştırmayı gelenek, görenek haline getirmeliyiz…
Yorum Yazın